salona girdiğimizde her zamanki gibi izleyiciler, bir kısım taraftar ve orta kısımda protokoller vardı. inip pankartımızı asıp dışarda 5 dakika soluklanalım derken gruplar iştirak etmeye başladılar.
aman efendim, kimler gelmiş aman da aman...
ters hareketini gördüğü ilk sporcuya maç boyunca küfreden mi dersiniz, fenere oralardan sövüp de sesini duyurmaya çalışan mı dersiniz, pankartını alıp ip gibi sete dizilip usulca maçını seyreden mi dersiniz, önce bağırıp sonra komiklik yapıp sonra amigoluk yapıp sonra da çevreye laf atarak kendini ispatlamaya çalışan mı dersiniz, ilk yarı boyunca camın önüne oturup konfeti yapmaya çalışıp maçın son 10 dakikası içinde 3-4 posta onları havaya atıp eğlenen çocuklar mı dersiniz, yönetimden maaşları ödemesi talep edilirken bağırtmamak için uğraşan semt insanları mı dersiniz, elinde darbuka kan revan içinde yırtınan mı dersiniz, temiz yüzlü çocuklar mı istersiniz at hırsızları mı... duyan gelmiş, iyi ki de gelmiş!
daha da ilginci, zaten gelen gelmeyen herkes simaven veya eş dost bakımından tanıdık, ama sayın bülent deriş teşrif etmiş... aman da aman, sefa getirmiş!
futbol ligi tatile girince zaman ayırabildi takımımıza sayın yöneticimiz, müşerref olduk!
şaka bir yana, en büyük hayalimdir birkaç maçı bülent beyle omuz omuza izleyebilmek. "abi bak yükün ağır biliyoruz ama alma bu yükü, madem kaldıramıyorsun zaman bulamıyorsun o halde zaman ayır, madem para bulacak ağırlığın yok o zaman efendi gibi bırak da bu çocuklara paralarını ödetebilecek bir yönetici gelsin güzel abim" diyerek uzunca bir muhabbet etmek, o esnada arada bir ramazan da nasıl güzel attı, zelic çılgın abicim, uğur'u niye gönderdiniz sayın yöneticim, şu viktor'u iyi bulmuşsunuz demek, gollerde yumrukları kaldırmak isterim. ama yan tribünde bile protokolde bile göremiyoruz ki kendisini?
her neyse, gelmeyen gelmez, gelen sağlar candır ciğerdir... iyisiyle kötüsüyle, aman da aman, kimler gelmiş, iyi ki de gelmiş!
gelen gelmeyen çok da önemli değil aslında, takımımız, hentbolcularımız, candır onlar can!
bülent deriş'in orada olduğunu bilmiyordum. söyleseydiniz bir beste patlatırdık zat-ı muhtereme. ayrıca darbukacıya laf yok. her ne kadar ritim duygusu pek olmasada iyi ses çıkartıyor :)
YanıtlaSilmarmara
ip gibi yorumuna katıldığımı söylemeden geçemicem :)
YanıtlaSildarbukanın megafona dönüşünü seyrettik..
YanıtlaSilThe Darbuka : Sound Of Variation..
Kötünün iyisi idi, çok yüklenmemek lazım bence..
uğraşmayın şu adamcağızla yav.. özünde iyi bi insan aslında :(
YanıtlaSildarbukacının, darbukayı borazan olarak kullanma girişimlerine şahit olduktan sonra, ona laf edenin çarpılacağına inanıyorum :P