bizim hentbol takımı çok değişik

".......
Ya bizim hentbol takımı çok değişik, ya da çok değişik adamlarla kurulu bi takımımız var, ya da bütün değişik adamlar bizim takımda.
Takımın oyuncusu sen salona girdiğinde seni "hoşgeldiniz" diye karşılıyor. Bir yere kadar normal denebilir ama bu adam yabancılardan biri. Peşine naber diyor. Bir diğeriyle karşılaşıyosun, abi tebrikler diyosun, kutluyosun, elinize sağlık diyosun, adam dönüyor sizin elinize sağlık... Abi diyosun, niye siz şampiyon oldunuz? olsun diyo bizim işimiz bu, çıkıp oynuyoruz. ben de diyorum, bizim işimiz de bu, maça geliriz. Biriyle muhabbet ediyosun, diyo ki "niye Ankara'ya gelmediniz? çok iyiydi!" Bu takım bambaşka bi takım la, olm bu takımın maçına gelin la.... Maça gitmiş gibi olmuyor, akraba eş dost ziyaretine gelmiş gibisin o salonda.
......"

https://twitter.com/DirenJK

gerçekten de, bizde çok sakat var...

göt korkusu sarmış dört bir yanımı

"Bu konuda bana talep geldi, ben de aday olup hesap soracağımı söyledim ama sonra beni seçmediler"
 m.aksu

"Artık Demirören dönemi kapanmıştır. Kendisi federasyon başkanıdır. Kongredeki rakibimiz Fikret Orman'dır. Bir hesap sorulacaksa, hesap soracağım deyip sormayandan soracağız"
m.aksu

"Nihayetinde Yıldırım Bey de doğru yapmıştır, yanlış yapmıştır, bunları zaten tartışıyoruz. Ortada bir hesap varsa oturup bunu Yıldırım Bey ile tatlı bir şekilde konuşuruz. Varsa bir hesap, oturup Yıldırım Bey ile hallederiz"
s.adalı

kısa ve öz: demirörenden bu adamların bu kadar korkmasının nedeni nedir? beşiktaşa yaptıkları malum olan bu şahısların amacı ve maksadı nedir?
murat aksu, yıldırım demirören karşısında seçime girdiği zaman kendi hür iradesi ve fikirleriyle değil, camianın baskısıyla demirörenden hesap soracağını ancak seçilmediğini söylüyor. yani şunu demek istiyor, kendisinin demirörenden hesap sormak gibi bir niyeti hiçbir zaman olmadı, camianın baskılarıyla bu söylemlerde bulundu.
özür dileseymiş keşke demirörenden? "abi ben iyiyim de çevrem kötü" deseymiş? affet beni yıldırım başkan deyip elini eteğini öpseymiş?
gerçi camia baskılarıyla hesap sorma söylemlerinde bulunup sonra çark eden fikret orman'dan ne farkı var?
bununla birlikte hiç edilen tarih, dolandırıcılık ve sahtecilik düzeyinde yapılanları oturup demirörenle tatlı tatlı konuşacak kişinin ben aklından şüphe ederim!
bütün bunlardan daha elim daha vahim olmak üzere: "aklanın da gelin" denilen bir kişinin henüz aklanmadan başkanlığa aday olması pişkinlik ötesindedir. adalete güvendiğini söylemiş serdal adalı, hangi adalete güveniyor? o adaletin o süreci nasıl işlettiğinin farkına varamıyor mu? kendisine istediği kadar güvensin, inansın; bunu kendisinden başka kaale alan olabilir mi?

mevcut başkan adaylarından hiçbirisi birbirinden farklı değil.
vizyonu ve projesi olmayan fikret orman, lekesi üzerinde serdal adalı, ve geçmişin muhalifi bugünün demirörencisi murat aksu. hepsini de sarmış bi korku...

seba neden seba'ydı? ciğersiz değildi de ondan...

ve maalesef beşiktaş kongresinin de hali ortada!
o yüzden, imkanı olanlar, fikri hür vicdanı hür olanlar beşiktaş kongresinde yer alsın. amaç temizlikse önce bu korkaklardan kurtulmak gerek, bunun için de kongrede fikri hür vicdanı hür insanlar gerek...
böyle gelmiş böyle giderse bu kulübün kapısına kilit vurulur!
korktuğunuz şey yıldırım demirören gibi beşiktaş hainleri ve onun şakşakçı adayları değil, beşiktaşın batışı olsun!
let the power be with you!

bu arada: tarihi eserleri çanak çömlek diye nitelendirip, taksim parkı mevzusunda "tarihe sahip çıkıyoruz" diyerek tarihi avm'leri inşaa eden (bu kişiler demirören'in avm yapmasına da olanak sunmuşlardır), şehrin nadide parklarından birindeki ağaçları deviren, şehrin ormanlarını köprülere kurban veren ayran kafalılardansa, şu memleketin bütün ayyaşlarının kusmuklarını tercih ederim! iğrençsiniz i...

q7 göztepeye?

"bir yanda çıldırt bizi delirt bizi" diye bağıran coşkulu taraftar kitlesi, diğer yanda "yıldırım demirören yeter" demekten çekinmeyen taraftar kitlesi. ikincisi ilkinin lincine maruz kalırken bile davasından vazgeçmedi. bizim tarafımız hep belliydi. top ayağına yakışsa da, futbol demek beşiktaş demekti. cebinden paralar saçılsa da, beşiktaşı dolandıran haindi!
aslolan beşiktaştır, gerisi teferruattır!
hz. gutiler q7'ler havalarda uçuşurken, metin ali feyyaz'ın özlemini hissedenler bir yanda; ahmet dursun seba gitsin diyenler öte yandaydı. biz galiba söz konusu beşiktaş olunca tepeden tırnağa muhafazakar oluyoruz. ahmet gideydi de sebasız kalmasaydı camia, veya gutiler q7ler matin ali feyyazları sırtlarında taşısaydı keşke...
en büyük umudumuz oğuzhanlı velili olcaylı beşiktaştı, onlar da büyüyecek kirlenecek, amatör ruh yeşil kağıtların çek defterlerinin zulmüyle mahvolacak elbet de... çok hızlı olmasın yeter!
direnmek güzel! elden geldiğince, "çıldırt bizi delirt bizi başgaaaan" diye ağzından salyalar saçanların arasında "ne bir kızı sevmek, ne bir lokma ekmek, seviyoruz seni baki mercimek" diyebilmek güzel...
şu sıralar gazetelerde querasma'nın, türkiyenin en şikeci en şaibeci en pis en çirkef ve en ezik takımıyla pazarlık masasına oturduğu konuşuluyor. dilerim pazarlıklardan sonuç alınır, ve querasma'yı sarı kırmızı formayla da seyrederiz... yanlış anlaşılmasın, şanlı gözepe kadrosunda... siyah beyazdan sonra, galatasaray sarı kırmızısını kaldırabilecek mide yoktur galiba?
son derece rahatım, ve bu pazarlıklardan inanılmaz zevk alıyorum. q7 diye ölen biten hayranlarının da aynı camiaya bir an evvel transfer olmalarını ümit ediyorum. hatta galatasaray camiasına yıldırım demirörenin transferini de bekliyorum, ne de olsa senelerdir aynı masada dirsek çürütüyorlar? ne de olsa mentalite olarak feci uyuşuyorlar. ama demirören içindeki fenerbahçe sevdasından nasıl kurtulur onu bilemiyoruz tabi...

herşey, herkes gelir geçer. beşiktaş büyüktür. koca kafalı sırtlanlardan bile kurtulabilmiş (daha tam olmasa da) beşiktaş camiası bu tip gündelik sevdalılardan da kurtulacaktır. çünkü beşiktaş büyük taştır, altında kalırlar taşıyacak gücü olmayanlar.

Millete ne diye zulmediyorsun, ETME!!!

yakın bir zaman evvelinde sayın başbakan recep tayyip erdoğan'ın bir açıklaması vardı:

"Çocukların feryadı arşı inletirken, biz susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız. Ey Beşşar Esad, vallahi bunun hesabını vereceksin. Allah izin verirse bu caninin bu katilin dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı da hamd edeceğiz"

Çocukların feryatları arşı inletirken, biz susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız. Ey Tayyip Erdoğan, vallahi bunların hesabını vereceksin! Allah izin verirse senin caniliğinin bu dünyada da hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı hamd edeceğiz!

(dış siyasete girmeyeceğim, ülke gündeminde rezaletin önde gideni var zaten. devlet erkanının bundan haz duyması da zaten.... dediğim gibi, bu mevzulara girmeyeceğim. )

senin polisin, senin devletinin polisi nedensiz yere saldırıp kan akıtıyor, göz yaşı akıtıyor. sivilleri hedef alıp zulmediyor. senin polisin sivillere nedensizce saldırıyor, ve milletin adaleti önüne çıkacaklar!

bütün beşiktaş taraftarlarına sesleniyoruz, elinizdeki görüntüleri şov amaçlı kullanmayın. "vah tüh aman şunları da yaptılar" diyerek köşenize çekilip susmayın. bilinçli olun. bu rezilliği, size yapılan bu zulmü dünyaya duyurun!

bizim elimizde görüntüler var. bu görüntüler spor severlerin, taraftarların devlet şiddetine maruz kaldığını ispatlar nitelikte. bu görüntüler devlet memurlarının spor severleri ağır bir şekilde tahrik ettiğini gösterir nitelikte. bu görüntüler silahlı personelin silahsız halka zulmettiğini ispatlıyor. bu görüntüler spor severlerin nasıl bir zulme maruz kaldığını gösteriyor.

biz bu görüntüleri fifa, uefa, uluslararası olimpiyat komitesi gibi kuruluşlara göndereceğiz. ve kendilerinden, türkiye sınırları içerisinde düzenlenmesi düşünülen uluslararası spor faaliyetlerine müsade göstermemelerini isteyeceğiz.

olimpiyat düzenlenecek? amaç ne? dünyanın bütün milletlerini bir araya getirip hepsini biber gazı manyağı yapmak mı? türk polisinin sadece türk milletinden değil bütün dünya uluslarından sivillere çocuklara masumlara zulmedeceğini ispatlamak mı?

buna müsade edilemez!

sporun dostluk ve mücadele ruhu olduğunu bilen beşiktaş taraftarı bu zulüm ve leke karşısında sessiz kalmamalıdır.

lütfen, elinizdeki görüntüleri, bu vahşeti dünya milletlerinin yaşamaması için, uluslararası spor komiteleriyle paylaşın.

ioc: http://www.olympic.org/
fifa: http://www.fifa.com/
uefa: http://www.uefa.com/

bir bahar akşamı

son 180 dakika
son 150 dakika
son 90 dakika
son 45 dakika
son yarım saat
son 5 dakika
2 dakika ne be! az daha ekleyin, bitirmeyin şu maçı...
herşey yıllar öncesinden başladı. beşiktaş haini yıldırım demirören ve ondan eksik kalmayan yönetimi stadı şimdi yıkıyoruz, ilk kazmayı mayısta vuracağız diye diye senelerce bir tedirginlik oluşturdular. ama demirören bin lafının tekini yerine getirdiğinden midir bilinmez pek de kaale alınmıyordu bu laflar. ve çok da korkutucuydu. fulyadaki araziyi hiç eden demirören dolmabahçeye stad değil ancak avm dikerdi. şükürler olsun ki gitti...
fikret orman yönetiminin artık plan projelerle tarihlerle ve ihaleye çıkarak acı gerçeği yüzümüze vuruyordu:
inönü stadı yıkılacak.
stadın yıkılması neyse, hafif bir burukluk ama insanlar mevcut hükümete ve padişaha o kadar güvensiz ki, şu masumluğumuzla nasıl mağdur edileceğimizi hiçbi zaman kestiremeyeceğiz.
beşiktaş futbol takımı beşiktaşta maç yapmalıdır. ancak her devlet yetkilisi, "şehrin en güzel yerinde stad mı olur, bunu şehrin dışına taşımak lazım" şeklinde görüş bildirdiği için, inönü stadının yıkılması demek tedirginliğin başlaması demekti. takasa gidilip başka bir yer gösterilebilirdi. ancak beşiktaş taraftarı tek bir şartla bunu kabul edebilir: swiss oteli yıkıp stad yapın, mevcut stadın arazisini ancak öyle alabilirsiniz.
hele bugün padişaha bile küfredildi ki, gel gör halimizi... ben o stadda yeniden maç izleyene kadar bu tedirginliği yaşarım arkadaş. sırf küfredildi diye hünkarımız, haşmetini bilmem naptığımızın padişahı o stadı kendi elleriyle yıkıp orayı bir yalayıcısına peşkeş çeker mi çeker... ve hatta biz alnımızın terini döksek bile "siz bir hiçsiniz, bizim sayemizde burdasınız" bile diyebilirler. daha önce başkalarına demediler mi? gerçi onlar zerre alın teri dökmediler, bir yandaşla takasa girip stadlarını devlete diktirdiler de neyse... girmeyelim o konulara... neyse, bugünden itibaren o stadın birilerine hediye edileceğinden ve beşiktaşın beşiktaştan kovulacağından endişeleniyorum. bunlar olursa terörist olurum yemin ediyorum. oraya stad dışında dikilecek her türlü binaya karşı her türlü terör eylemini gerçekleştiririm.
ne diyordum? yaşlanıyorum galiba, ya da yorgunluktan mı bu halim? düşünmek bile zor geliyor... konudan konuya atlıyorum...

yorgunluk?
ne de tatlıdır yorgunluk...
günler öncesinden pankartlar yapmak, onları stada asmak, sonra maça saatler önce girmek, merdivenleri defalarca inip çıkmak... ne de tatlı bu yorgunluk?
ah o biber gazı da icat edilmeseydi?

bu memleketin polisinin asayişle ne alıp veremediği var anlamak zor! neden çevik kuvvet personeli vatandaşa karşı bu kadar acımasız ve insafsız? hepsinden öte anlayamadığım, bir çevik kuvvet polisinin (b-05-031 kask numaralı) tribündeki taraftara jopunu kaldırıp "siz göreceksiniz bunu bi taraflarınıza monte edecem" der gibi tavırlara girmesi niye? elimizde görüntülü kayıtları var o devlet memurunun, ve hakkında şikayetçi olacağız. o tahrikinden sonra ben de kendisine feci hakaretler ettim, kabul ediyorum, ve biliyorum ki benim görüntülü kayıtlarım da var polisin elinde. ancak unutmayalım, ben polisi tahrik etmiyorum, polis beni tahrik ediyor.
çoluğuyla çocuğuyla gelmiş insanlar tribüne. güzel bir bahar günü. maça saatler var. hepsinde bi hüzün var. sen tazyikli sularla, biber gazlarıyla neden saldırırsın ki masumlara? nedir bu toplum düşmanlığı? türk polisi neden türk milletinden bu kadar nefret ediyor? türk milleti ne yaptı türk polisine? stadın içinde, anasının babasının yanında uslu uslu oturup ömrü boyunca anlatacağı hatıralar biriktiren çocuklar ne yaptılar türk polisine? o çocukların gözlerinden akan yaşlardan daha kıymetli ne var? ve neden türk polisi asayişi bozuyor birisi çıkıp izah etsin allah aşkına!
evet evet, yaşlanıyorum... konuyu dağıtıp duruyorum. yaşlılıktan değil belki de. hala burnum yanıyor. biber gazı çıkmadı bünyemden! biber gazını bulanın da kullananın da...

yağmaya değinmem gerekiyor.
kale direğini parçalayıp sırtlayıp götüren şahıs, nerene sokacaksın onu acaba?
maçın bitişiyle sahaya akın başladı. oturduk güzel güzel izliyoruz tribünden. bi baktık bizim pankart yok. haydaa! koştur koştur yetiştik bölgeye. o hengamede o mahşeri kalabalıkta elinde pankart olan birilerini arıyoruz. baktık koltuğunun altına almış brandayı, yürüyor sırıtarak. diyorum bunu nerden aldın, şurdan diye gösteriyor. ver diyorum benim pankartım. yok diyor. şu blogtan şimdiye kadar hiç küfür etmedim. kutsala saygım da vardır. ama küfretmeye de hiç bu kadar yaklaşmadım.
ulan diyorum, benim pankartımı versene bana. yok abi diyor bunu ben hatıra olarak aldım. ulan diyorum pankart namustur, ben senin namusunu ananı bacını karını kızını alıp evime götürsem hatıra olsun diye, sen naparsın? söyle çünkü ben de sana aynısını yapacam. kan akıttıracak zorla, kesecem bi taraflarını... daha da diyor ki kusura bakma ama sen olsan napardın? hırsızlığı meşru hale getirmek de nedir?
bu arada ona yetişirken eski açıktaki pankartlar gitmiş. neyse ki o pankartları günün anlam ve de önemine binaen yazmıştık. branda gitseydi sıkıntı olurdu.
olsun. pankart namustur arkadaş... ola ki, o iki pankartı:
"beleştepe sana da veda"
"anılara hiç sığar mı inönü"
bu iki pankartı bulursam...
ola ki birinde bi şekilde bulursam, bu pankartları alan kişilerin namusuna ben de kastedeceğim. bilen gören, bir şekilde denk gelen bana ulaşsın! rica ediyorum... ben o pankartları çalan hırsızların namuslarını çalacağım, o hırsızlık yaptıkları ellerini bi taraflarına sokacağım!
neyse, sakinleşelim...
yine de duyurulur:
bu iki pankartımız o yağma o kaos esnasında çalındı. gören duyan bilenler lütfen benimle irtibata geçsinler. o hırsızların çok canını yakmayacağım söz. sadece ellerini bi taraflarına monte edip namuslarına kastedeceğim o kadar...
bu arada, yeniden eski açığa döndüğümde yaşananları da buradan aktarayım:
unibjk'nın pankartı
"sevdan kitap olsun okulda derslere"
o arkadaşlar ceplerinden çıkardıkları harçlıklarla o pankartı yaptırdılar. kaç sene ne çilelerle elden ele taşındı. o pankartta kimlerin ne emeği var bir bilseniz...
adam gelmiş, pankartın iplerini söküyor. sen diyorum uni'den misin? yok diyor. e diyorum napıyorsun. götürüyorum abi diyor. ulan diyorum başkasının pankartını çalmaya utanmıyor musun? yaa nolcak abi baksana diyor... seni yetiştiren ananın babanın ben... yağma içinde ne tutsa ne koparsa kar... sonra alttan çekiştirip pankartı yırtıyor birisi. diğer birisi ucundan çekiştirirken yanındaki arkadaşına "ulan bi asılsak gelir aslında" diyor. ben senin anana bi asılsam gelir aslında... bağırıyorsun çağırıyorsun kızıyorsun, pişkinlik diz boyu, nolacak yaa deyip yoluna yürüyor. bazısı da çıkıp pardon abi diyor, senin pankartın olduğunu bilmiyordum... pardon ya, ben de senin anan olduğunu bilmiyordum....
ne kadar çok fahişe evladı var...
sonra unibjk'dan birileri gelince biraz çıkıştım gereksizce. bu yazıyı okuyorlarsa durumu az buçuk anlarlar. o anın gerginliği ve mide bulantısıyla biraz sert estim gürledim galiba. artık kusuruma bakmasınlar...
neyse, ne diyordum?
sinirden şu günün güzelliklerini es geçtim...
güzel bir akşamdı!

emeği geçenlere teşekkürler...
o stada o tarihi kazandıranlara, o tarihi yaşayanlara, yaşatanlara, alnının terini döküp şerefiyle hakkıyla savaşanlara, saygıdeğer rakiplere, efsane beşiktaşlılara... teşekkürler herkese...
tribünden kurgulu hayat yaşıyanlara, o tribünlerde ter dökenlere, sesini yükseltenlere, beşiktaşı düşünenlere, helalinden galibiyetler ve mağlubiyetler yaşayanlara, her halukarda orada olanlara...

teşekkürler herkese...

bu asla veda değil, biz yine geleceğiz!