miladlar güzeldir, şöyle ince muhasebe yapmaya imkan verir. bu nedenle galiba doğum günlerinde falan bir mutlu bir hüzünlü olur insanlar. sosyolojik tespitler ve psikanalizler bir kenara, miladlar hoştur güzeldir...
bir sene geçmiş, bu kara toprağa beyaz bir tohum düşüreli elimizden...
önce hayal kurmuşuz, kendimizce ve çapımızca bir proje ortaya atmışız. bir dost meclisini toplayıp, birbirine her an her şekilde sonuna kadar güvenen insanları bulmuşuz, hani şöyle sırtınızı dayayabileceğimiz güvenilir adamlar toplamışız önce. sonra fikirlerimizi sunmuşuz, aşama aşama ilerleyelim demişiz ama herşeyden önce dost meclisidir bu bmtb'nin adı demişiz.
bir pankartı kovalayalım, bu pankart kimsenin değil, sadece ve sadece beşiktaş'ın olsun demişiz. reklam için değil, taraftar olabilmek için, sadece beşiktaşı, her yönüyle beşiktaşı pankartımızda yansıtalım istemişiz.
yere sermişiz bir beyaz bez, dişimizle elimizle kırmızısını siyahını yırtarak ve ahşap tutkalıyla üzerinde gezinerek yapmışız pankartımızı: "Arma Aşkına"
demişiz kör göze parmak olsun, hiç olmayan birşeyi yapalım kendimizce ve eldeki imkanlar dahilinde, bilinmeyen uzak köyün haritasını çıkartalım ve amatörlere, gerçek beşiktaşlara ilgi çekelim, onlar hakkında bilgi verelim. armaaşkına internet sitesini kurmuşuz.
gördüğümüzü, duyduğumuz, bildiğimizi bir günce gibi ve ispat çabasına girmeden, kimseye bağlı kalmadan, sırf özgürlük için ve fikirlerimiz anılarımız bir yerlere not düşülsün diye bu bloga başlamışız.
aradan zaman geçtikçe daha iyisi için uğraşmışız. blog şekillenmiş, internet sitesi daha bir güzel ve içerik bakımından zengin hale gelmiş, pankart sayımız artmış ve derken bir seneyi doldurmuşuz.
bizi durdurmaya çalışanlar çıkmış, devam etmişiz. bizim ayağımızı kaydırmak için çabalamışlar, ufak tefek ziyanlar dışında sağ kurtulmuşuz puşt zulalarından.
acısıyla tatlısıyla bir seneyi devirmişiz.
bir yaş armağanı olarak da bugün arma aşkına pankartı kayseriden dönüyor, deplasmandan...
kim bilir, belki de bir yıl sonra yurtdışı görmüş olur... kim bilir, 20sine 30una ulaşır da beşiktaş için ortaya sunduğumuz pankart tribünün vazgeçilmezlerinden olur, biz ihtiyarlayınca da kapımıza allah'ın emri peygamberin kavliyle birkaç genç gelir evladımızı istemeye? kim bilir...
şöyle olmuş, böyle olmuş... hayat güzelmiş, gemiler geçermiş... falan filan... evvel zaman içinde, pireler berber olunca, develer tellal; ceketimizi alıp kaçmışız biz de özgürlüğe doğru lanet okuyup çirkin olan şeylere; bir de bakmışız, az bir yol gelmişiz...
daha gidecek çok yolumuz var!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder