susuyorum ey halkım, unutun beni!

bu aralar canlar sıkkın, bu aralar kaygılar büyük, bu aralar darbe mevsimi...

12 eylül 1980'in en büyük ürünü olan YÖK, 12 eylül 2010'dan sonra hukuk sistemi üzerinde vasıflı bir söz sahibi haline gelecek? yani referandum sonucundan "evet" çıkarsa 12 eylül 1980 askeri darbesi daha bir köklüleşecek, zira kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir anayasaya kavuşacağız ve yök denen kurum bambaşka bir kuvvetle bağ kuracak. demokratik olacağı yönündeki vaadlerin yalan dolan olduğunu görmek için uçuk senaryolara ve komplo teorilerine ihtiyaç yok, saklanan günahlar köyüne cepçi yankesici kılavuzlar geliyor... üstelik yavuz hırsızlar ev sahiplerinin anasını belliyor...
memleketin dört bir yanını kuşatan, bil fiil işgal eden, cumhuriyet temellerini sarsmayı kendine görev edinenler, ağızlarının sularını akıtarak milli irade kendilerini al aşağı ettiğinde gemiciklerine binip seyahat etmenin planlarında. maymunun ise gözü sımsıkı yumulu!
bir akademisyen adayı, bir üniversite asistanı olarak benim mi çok gözüme batıyor bilmiyorum ancak 12 eylül demek benim lugatımda yök demek! ve yök'ün görev ve yetki alanını derinleştiren bir anayasa benim gözümde darbe zihniyetinin hayal ve cesaret bile edemediğini hayata geçirir. kenan evren'in cesaret edemediğini recep tayyip erdoğan gerçekleştirmek üzere.
mesele ülkeyi hukuksuzluğa götürme meselesi de değil, bugün benim asıl canımı sıkan şey, muhalefet kanadının cehaleti ve körlüğü! boy soy tartışmalarından sıyrılamayan, mahalle karısı kıvamındaki tartışmalar kırk yılın çingenesinin ekmeğine yağ sürer, ancak bilgiye aç toplumu aydınlatmak gerekirken sizler de ağızlarınızdan bilinçli laflar çıkartamayarak bu oyunlarda kukla oluyorsunuz! bir yanda cahil bırakılan toplumun zaaflarından faydalanmaya çalışan kandırma odaklı ve göz boyamayla bir yerlere gelmiş sistem insanları, bir yanda kralın çıplak olduğunu göremeyecek kadar vasıfsız terziler... anne; sırf kral değil, terziler de çıplak!
gülen cemaatinin en büyük yayın organı olan taraf gazetesini açıp okuduğunuz zaman sinirleriniz gerilmiyor mu? vakit gazetesinin omurgasızlıklarından isyan eder hale gelmiyor musunuz? ana muhalefet partisinin başkanına iftira atan gazetenin şakşakcılığını yaptığı iktidar partisi başkanı bu karalamayı yine ana muhalefet partisine yönlendirirken hayretlere ve bu aymazlık karşısında asabiyete gark olmuyor musunuz?
hepsini geçtim, gençliğe hitabeyi satır satır okumuyor musunuz gündemi takip ederken, ve bu kehanetlerin nasıl yapıldığına şaşırmıyor musunuz?
12 eylül'e son verme propagandası yapanlar, 12 eylül'ü köklü ve kalıcı hale getirmekte, padişah'ın cumhuriyeti kıvamında bir türkiye'ye doğru sürüklemekteler. kanım donuyor, ve muhtaç olduğum kudreti damarlarımdaki asil kanda bulamadıkça beynim sulanıyor!

bunca yalan, bunca dolan içerisinde, yeni bir 12 eylül darbesi yaklaşırken, sadece beşiktaş'la ilgili bir günce oluşturmak maksadıyla başladığımız bu yazı sayfasına bir müddet ara verme ihtiyacı duyuyorum!

dün akşam rüya takımın mağlup olmasını, tribünün kangrenlerini, pankartlar üzerine hoş beş muhabbetleri, yerinde mizahı veya yerince eleştiriyi yapabilecek rahatlıkta veya hususi kaygılarda değilim maalesef... kafam yerinde olsa, böyle içim kanıyor olmasa, dün nihat'ı ıslıklayanların 7 ceddini anardım, ama yapamayacak kadar yorgunum...
canımı acıtıyor memleketimin bu yalnızlığı, ve bir memleket resmi gibi gördüğüm sevdamı, beşiktaşımı şu an dinleyemiyorum! zira, kulaklarımda sadece uğur mumcu'nun "vurulduk ey halkım unutma bizi" başlıklı yazısı çınlıyor, kör ediyor kulaklarımdan girenler beni, bu zalımlar devranında...

sevgili beşiktaşlılar, sizlerin affına sığınıyorum, bu memleket telaşında ve derin devlet kaygılanmalarında sadece beşiktaş'la ilgili cümleler kurarsam, aklım geride kalacak, aklım bayrağımda kalacak...

vurulup yere düştükten sonra görüşmek üzere...


önemli not: bu yazı bir propaganda yazısı değildir. bir müddet beşiktaş'la ilgili yazılar yazamayacağımı, içimden gelmediğini beyan etmek, ve gerekçelerimi açıklamak istedim. kendimce bir siyasi görüşüm ve kaygılarım bulunmaktadır. mesleğim, yaşam tarzım, gördüklerim ve işleme tabi tuttuklarım bu kaygıların ve fikirlerin kaynağını teşkil etmekte. 12 eylül günü kimseye hangi oyu basacağına dair fikir beyan etmek istemiyorum. tek ricam insanların görüşleri ne olursa olsun gidip oylarını kullanmalarıdır. bunun dışında "evet" diyen de, "hayır" diyen de yüce milletimin birer ferdi, benim dünyalar güzeli vatandaşım kardeşimdir. eskaza bir propaganda veya empoze yaptığım fikri oluştuysa affınıza sığınırım. bu yazıdaki maksadım bir müddet beşiktaşla ilgili görüş öneri ve eleştiri yazamayacağım, edebi kaygılarla metinler sunamayacağımı belirtmektir, bunun temel sebebi de daha büyük sevdam olan memleketimle ilgili kaygılarımdır.
muhabbetle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder