25 ağustos gecesi istiklal caddesinde yaklaşık 50 kişilik sivil bir grup ilerliyor. istiklal caddesine girince daha da birbirlerine sokuluyorlar. birkaç adım atınca sloganlar, tezahuratlar yükseliyor. çıkan sesten, söylenenlerden anlaşılan şey dikkatle bakılınca da görülüyor: fenerbahçeli taraftarlar istiklal caddesinde...
yunanistana, beşiktaşa, asi başlı ve çift başlı kartallara küfürlerle giden sloganlar. bazen de gayet hoş bir tezahurat yükseliyor gruptan, ancak yine yunanistan aleyhdarı sesler hortluyor. edilen küfürleri kınayan bakışlar içinde gözümün önüne görmediğim bir sahne geliyor, bu sahne okunan satırlardan: 6-7 eylül olayları...
galatasaray lisesine yaklaşınca bir inceden türkü gibi dilime dolanıyor nevizade geceleri... arkamda ağızlar dolusu küfürler ve 10 dakikanın birini kaplayan hoş bir tezahurat...
önce tribün olayları üzerine kafa yoruyorum, sonra taraftarlara biçilen siyasi görüşlere kayıyor aklım, renklerin ve zevklerin tartışılmayı bırak bıçaklanabildiğini hatırlıyorum, demokrasiye koşan(!) memleketimden, sıcak bir yaz akşamı, istiklal caddesinde ilerleyen beynimden manzaralar...
düşünüyorum, başım alabildiğine kalabalık...
kanı deli akanlar kendilerine meşgaleler bulmuşlar hep, acaba günümüzün "deli kanlılar" sakinleştiricisi de zevkler ve renkler tartışması mı? bir dogma gibi değil, aklımla, hür vicdanım ve fikrimle sevdiğim beşiktaş'ın üzerine yapıştırılan etiketi düşünüyorum, ordan ilerliyor, azıcık köşeyi dönünce "neden kalpdeki sevda benzemiyor diye zulum gösterilir?" diye soruyorum. yorulmuşum, kaldırıma oturunca ilk soluğumda doluyor içime "bu işin tadı tuzu desek, denklem dönüp dolaşınca kavgalarda tıkanacak?" sorusu, sorunu... yoluma koyulunca kavgalardan yorulmak değil, yılmak değil, korkmak değil de bir an için manasızlaştığını hissediyorum herşeyin... militanlar, maşalar, beyinler içinde karmaşık bir düzen ve çok derin sosyolojik incelemelere kaynak teşkil edebilecek olan tribünler...
kafamda sorular, ellerim ceplerimde, bahsettim işte, arkamda ağızlar dolusu küfürler, selaniğin çift başlı kartalı ve benim asi başlı kartalım dillerde, mahiyetini anlayamadığım yığın hınçla ve yığınla ilerliyor ardımda, sıcak bir akşam, ülkem danışıklı dövüşlerle demokrasiye(!) koşuyor, fikirler bu şehirde bu ülkede bu dünyada çatışıyor, deli akan kanlar damarları beğenmiyor, zihinde zibil gibi soru, serbest bilinç akışı damlıyor paçalarımdan, burnumdaki koku minarelerin mahyalarına yaraşmıyor, yürüyorum... duruyorum bir an, "siktir et" diyorum, bir sigara yakıp geri dönüyorum... mührümü alnıma basıp, "deli diyorlar bana, desinler değişemem!" diyerek bir güzel mehmet özbek türküsüyle sabaha varıyorum....
bende dün akşam nevizade de takılıyordum, birden o bahsettiğin grup dibimden küfürlü tazahüratlarla geçti, sonra düşündüm fenerbahçenin bu akşam ne maçı vardı diye... Ama yoktu... Resmen o "delikanlılar" avlanmaya çıkmışlar... Daha neler göreceğiz bakalım dedim bende kendi kendime...
YanıtlaSil