izmir'e grup veya tayfaya ait olmayan, "sadece beşiktaşla alakalı" pankartların girmesi yasaklanıyorsa,
17 ağustos 2010 akşamı oynanan helsinki maçında izmit depreminin adı okunmuyorsa, üstelik tribünde toplasan 3-4 tane pankart ancak varsa,
kapalının tepesine, avea ve telekom reklamlarının önüne, çatı boyunca uzanan bir branda reklamda "futbol sen bizim herşeyimizsin" yazılıysa,
reklamlar marka savaşlarına dönüştüyse, ve reklamlar anlamsızlaşıp zedeleyici bir hal aldıysa,
yönetim kendi pankartlarını asmak için taraftarın pankartını kaldırıp atıyorsa,
oturup düşünmek lazım...
seyrederken insana zevk veren, heyecanlandıran, muhteşem bir takım sahada; buna itiraz edenin aklından şüphesi vardır! ancak ne yapılanları, ne zedelenenleri, ne de yitip giden şeyleri unutmak mümkün değil!
aylar önce demirören ne demişti: "tribünleri temizleyeceğim!"
çok pahalı çamaşır suları kullandı, döktü saçtı, tertemiz yaptı! siyah da kalmadı ortada beyaz da, öylesine açıldı renkler... şimdi güneş gibi sarıyız, ne siyah ne beyaz, sapsarı tribünler! ne mutlu değil mi?
keşke böylesine "maşallah"lar dedirten takımı, beşiktaş taraftarı gibi destekleyebilsek... kültürümüze, yapımıza, adetlerimize, gördüklerimize, yapabildiklerimize yüz çevirmesek...
keşke sararma telaşında olmasak, bizi sarartmak isteyen başkanlara adamlarına veya onların siyah kırmızılı uşaklarına inat, siyah beyaz kalsak...
eline sağlık dostum, bakalım bu hassasiyetleri fark eden kaç kişi olacak?
YanıtlaSil