amatör branşlardaki başarılar futboldaki başarısızlıkların gölgesinde kaldı diye yorumlayabiliriz vefasızlığı. ancak durum böyle değil...
beşiktaşın amatör branşları üvey evlatlarıdır. acı ama gerçek; yöneticilerimizin gözünde öz evlatlarımız birer hokkabaz!
klubün genel kurulu futbol şubesine karışamaz, çünkü futbol anonim şirketine bağlıdır.
futbolun tribününü yönetmek için 400 bilet gerekir ve kan dökmek gerekir, amatör branşların tribününü yönetmek için polis ve birkaç güvenlik kuvveti yeterlidir. zaten aleyhinize bağıran çağıran birisi olursa da, kime sorsanız bilinir o kişi, fişlemek kolaydır yani. açılan pankart cücük gibi ortadadır, onu kaldırmak da kolaydır. yani amatör her yönüyle ucuzdur, kolaydır, üveydir, göstermeliktir.
her branş sezona kupalarla şampiyonluklarla başlar. sonra senenin yarısı gelir, hepsi de patır patır yerlerde sürünür. şampiyonluk hedefiyle yola çıkan takımın oyuncuları gider, kalanlar isteksiz oynar.
sorunları çoktur amatörlerin... saysak burdan der(v)işlere kürk olur...
sponsorları yoktur, mevcut sponsorlardan gelen maddi kaynaklar derhal futbola aktarılır. zira paraya asıl ihtiyacı olan futbol takımıdır. hem zaten, mesela hentbol takımı, bütün oyuncuları bir yerlerde çalışarak geçimlerini kazanan kişilerdir. sene sonunda hediye edilen birer kol saati gayet de yeterlidir onlara(?)
yöneticileri yoktur, mevcut yöneticiler canla başla futbol peşindedir. bütün futbol maçlarına giderler tavizsiz. sene içerisinde kendilerine bağlı amatör branşların bir veya iki maçında boy gösterirler, o da pazar günü evdeki karıdan zılgıtı yememek için, evdeki sümüklü şımarık bebeden sıkıldığı için, futbol o hafta deplasmanda oynandığı ve kendisinin bir şekilde o şehre gidemediği için, veya da cumartesi pazar günü evde temizlik olunca hanımları, bu elemanları evden attığı içindir. yoksa ne işleri olur amatörle(?)
taraftarları yoktur, mevcut taraftarlar futboldan arda kalan zamanlarda kendilerini tribüne "pascal nouma" olarak çağırır, sahadaki bayan takımıysa onlara laf atar, kurallarını bilmedikleri o oyunlardan 5 dakikada sıkılırlar, centilmenliğin az uz yaşadığı o sporları küfürleriyle öldürürler, nerede ne tepki vereceklerini bilmeden futbol tribününü o salona sokuverirler.
sıkıntıları çoktur amatörlerin. bu nedenle sene başında karınları tokken kupalarla başladıkları serüvenleri, acıktıkları dakika biter. kabul edelim, zor acıkırlar ve iyi dayanırlar ama kendilerine gelen bir aş iş ve yemek olmadığından, insanlık hali en nihayetinde, pilleri biter bu branşların.

bir tek hentbol ayakta kalır!
hentbol, beşiktaşın son barikatıdır!
sene boyunca beş kuruş ödenmez bu takıma. şube sorumluları kimdir nedir bilen yoktur. bir rivayete göre paralel evrendeki mordor dağı sırtlarında yaşayan, eskiden elif kökenli olan ancak toprağın altında kalarak bedenine haddinden fazla su çekerek tonaj hesabına ulaşan, meşin ağacı yapraklarıyla beslenen, bir dağın tepesindeki bir tepegöz olarak hayatını idame ettiren bir garip süt oğlandır bunları yöneten... küçükkene buna emanet edilen simitçi tezgahını kaldırıma atarak tatlıcı tezgahı yanında 40gün 40 gece uyuya kaldığı için evinden barkından ve evrenimizden kovulduğu da rivayet edilir bu garibanın. bir diğer rivayet, vakti zamanında Wallace H. Carothers isimli şahısın evindeki büyük soyunda yakalandığı için sınır dışı edildiği yönündedir.
seba'da oynar maçlarını. küçük sevimli bir salondur. soyunma odaları kötüdür. günümüzde bir çok eğitim öğretim kurumunda, yani anaokullarında bile daha kapsamlı ve tesisli spor salonları bulunmaktadır.
asidiktesir
buradan sonrasında sözü başka bir arkadaşımıza devrediyoruz:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder